27 Haziran 2019 Perşembe

Video Content Marketing: Consider lengthy to make it totally worth

Because of one of the LinkedIn advertisements I saw this morning, video marketing trends took my attention, and I would like to share HP’ s creative narrative video. First time I have watched it, and I liked their super-techy crime drama a lot! Name of the serial is ‘’ The Wolf’’.

You will see Christian Slater in the leading role. He was the co-founder and leader of the hacker group in the Mr. Robot’ series.

To the contrary what the general idea tells us that shorter videos are better for getting people to watch, this long video is an evidence.

By sharing employee mistakes with 1-2 minutes separated stories, it keeps the audiences engage. Plus, audiences can built empathy, as the natural working environment has been reflected.

Video marketing is a compelling way to reach the customers, and it is creating brand awareness.

Don’t forget to communicate with the human side of your company, and your personal brand. ;)

Enjoy!

 

Video İçerik: Kısa İçerik Her Zaman En Etkili İçerik Değildir



Bu sabah LinkedIn’ in video içerik üretme ve paylaşma rehberinin Dr. Sertaç Doğanay ve ekibi tarafından hazırlanmış özet ve anlaşılır çevirisine göz atma fırsatım oldu.

Bir araştırmaya göre kısa videoların kullanıcılarla etkileşime geçme oranı %10 seviyelerindeymiş.

Yazıda HP’ den etkili uzun video içelik örneği olarak veriliyor. Ben çok beğendim ve paylaşmak istedim. Lütfen aşağıdaki yazıyı okuyun ve keyifle izleyin.






25 Mayıs 2019 Cumartesi

Budapeşte Notları: İstanbul Havaalanın Getirdikleri…



Budapeşte Notları: İstanbul Havaalanın Getirdikleri…

Macarların Avrupa’dan bilinen adıyla Hungarların başkenti Budapeşte’ye 3. gidişimdi.  Dönüşümden başlayacağım, Ferenc Liszt Havaalanından İstanbul Havaalanını gelişim ve hissettirdiklerinden bahsetmek istiyorum. Çünkü pasaport kontrolden geçip, bant’ a giderek valizimi almamın bir hikayesi var.

Etrafta üzerinde bir sürü ‘’ bana sor’’ yazan insan vardı. Tabii ki sormadım:), gidebildiğim yere kadar gittim, ama git git bitmiyor, valizimin kaçıncı banttan geleceği ile ilgili henüz bir talimat göremeden baya bir bant yürüdüm. Ulaştıktan sonra 20-30 dakika civarı valizimin gelmesini bekledim.

Bant’ ın önünde valizimi beklerken 2. Dünya Savaşı sonrası komünist rejimi benimseyen ve Sovyetler etkisinde kalan Macarları düşündüm. Budapeşte 3,5milyon ve İstanbul 16milyon nüfuslu, 2 şehri karşılaştırmak tabii ki doğru değil, ancak mantıklarını düşündüm.

Macaristan’ da gezdiğim 128 yıllık Electrolux Jaszbereny süpürge fabrikasını düşündüm, tertemiz ve düzenliydi, işlerliği hala süperdi. Elbette ki 128 yılda fabrikanın kapasitesi çok çok artmıştı, ancak hala aynı fabrikada üretimi sürdürebiliyorlardı. Nasıl başarıyorlardı? Japonya’ da ki U tipi üretim bantları aklıma geldi, oradaki fabrikalar daha da eski, gelişmişlikleri de eski oldukları kadar fazla. 

Sonra tekrar Budapeşte’ye gittim, Ferenc Liszt Havaalanının küçüklüğü ve verimliliğini düşündüm, hala kullanıyorlardı.

Valizim gelmişti. Artık havaist’ e ulaşmam gerekiyordu, malum Asya yakasında oturduğumdan taksi kullanmak istemedim. Havaist' e ulaşmak içinde km’ ler aştım.

Sona doğru yaklaştığımda yorgunluktan olacak pes ederek ‘’ bana sor’’ arkadaşlara sordum. Neden onlara sormam gerekiyormuş, neden bu iş için bu kadar istihdam yaratıldı, daha organize göstergeler/ yönlendirmelerle daha farklı olabilirdi...


Otobüs’ e bindiğimde Budapeşte’ de ki troleybüsleri düşündüm tıpkı Kazakistan’dakiler gibiydiler. Komünist rejimin kalıntıları vardı, bizde İstanbul’ da da yaygınmış eskiden.

İnsan bir şeyleri değerlendirirken hep eski gittiği gördüğü yerleri, okuduğu, duyduğu, dinlediği bilgileri referans alıyor. Biz neden eskisini düzeltmek, yenilemek varken yenisini yapmışız.

Otobüsten indim, valizimi alıp taksi’ ye geçecektim. Adamın biri valizleri veren görevliye ‘’ şunu da ver, önce şunu, …’’ şeklinde talimatlar veriyordu. Herkes gibi bir müşteriydi o da, ama dünya’ yı kendi yaratmış gibi yüksek ego ile talimatlar veriyordu. Bazı insanlara ne kadar yazık, talimat verenlere tabii ki:).

Hepimiz her şeyden önce insan olarak aynıyız, bu kadar basitti. Okulda benimle aynı sınıfta okumuş aynı sıralardan geçmiş çok samimi olmadığım bir arkadaşımın egosu gibiydi, hiçbirimizin diğerimizden farkı yok ki. Ama samimi olduğum arkadaşlarımı iyi seçiyorum, buradan da kendime pay çıkarayımJ.

Budapeşte yazısında bu İstanbul fotoğrafı’ nın işi ne diyebilirsiniz. İpsos’ un bir araştırmasına göre Türkiye’ de her 4 kişiden 1’ i eskiye özlem duyuyor. Türkiye’ de şimdilerde nostalji hastalığı varmış. Eskiden ne güzelmiş…

Güzellikler...


From Cliche to Reality



From Cliche to Reality

This year customs and trade compliance community meeting held in Budapest, in W20, has been very productive. I would like to highlight one of the important marks of the meeting was the ‘’ people grow’’ topic, from manager to leader partnership approach.

We made workshops. We discussed what is the difference between manager and leader, how to be more leader and less manager? kind of every time questions.

Every time answers and of course we discussed what and how to do it: lead more manage less, giving autonomy with trust, dialog instead of dictating, triggering for growing opportunity and creativity, giving feedback and asking for feedback,  step by step delegation, leading with less ego is my favorite.

To me leadership should be tailor made. 

In a team, there can be different type of people, people are unique indeed, and they should be treated accordingly.

Self administration can be vary from person to person.

One can need less leading.

One can require individual focus, and need more leading.

One can like working with group of people, and the leader requires to engage them with others.

The reality from cliche is people uniqueness and tailor made leadership.

With Love,

21 Nisan 2019 Pazar

Görünenin Ötesinde Osman Hamdi Bey ve Cesur Piyanist Stephen Kovacevich



Geçen hafta’ nın en güzeli Cuma günüydü. Ebrumun davetiyle Herz’ in sponsor olduğu Sabancı İstanbul Resitallerinden birine katıldık. Bu yıl 12. si düzenlenen bu resitaller sıradışı sanatçıları ağırlıyor. Öncesinde ise Sakıp Sabancı Müzesi’ ni ziyaret etmeniz içinde müze kapanışını akşam 8’ e kadar uzatmışlar.

Sabancı Müzesi koleksiyonunda bulunan Osman Hamdi Bey tablolarını ziyaretçilerine sunuyor. ‘’ Görünenin Ötesinde Osman Hamdi Bey’’ diye bir başlık atılmış afişinde Osman Hamdi Bey’ in 2. Eşi Naile Hanım’ ın bir tablosu var.

Sergiyi ziyaret etmek bana ne yazık ki resital bahanesi ile nasip oldu. Tablolar için yapılan bilimsel analizleri de içeren bu sergiyi mutlaka ziyaret etmelisiniz, şaşırtıcı bilgileri okuyarak uzun zaman geçirmelisiniz, umarım 2019 sonuna kadar tekrar daha detaylı inceleyebilmek için fırsatım olacak. Olacak diyorum çünkü 14 Haziran’ı Rus piyanist Anna’ yı da canlı canlı görmek dinlemek üzere takvimime işaretledim bile.

Önce Osman Hamdi Bey’ den bahsetmeliyim, sonra resitalden. Kendisini çok yönlü sanat anlayışı, ressam, arkeolog ve sanat tarihçisi olmasının yanında yenilikçi çağdaş kültür anlayışı gibi bilgilerim ile hatırlıyordum. Ve tabii ki annemle 2000 parça ‘’ Kaplumbağa Terbiyecisi’’ eserinin yapboz’ unu yaparken resimdeki derviş’ in Bursa Yeşil Camii’ nde önünde durduğu duvardaki o çini ve hat işlemeleri ile ne kadar uğraştığımız ile çok iyi hatırlıyordum.

Bu sergiye gitmeden önce birçok biyografisini okudum, en beğendiğim biyografiyi aşağıdaki linkte paylaşıyorum. Bu biyografiyi beğenme nedenimi düşündüm tabii. Cevabım çok zaman önce bir yerde okuduğum aklımda kalan bir bilgi oldu, bir fili parcalarina ayirip ogrenmek butune dogru daha farkli yaklasmamiza yardimci olur. O yüzden bu biyografiyi daha çok beğenmiştim. Bu bölümleri okuyunca bakalım siz Osman Hamdi Bey’ i nasıl bir fil olarak hayal edeceksiniz? https://onedio.com/haber/21-maddede-osman-hamdi-bey-ve-turk-resminin-en-pahali-tablosu-kaplumbaga-terbiyecisi--706576

Osman Hamdi Bey’ in “ Kokona Despina” ‘ siyla bir fotografim olmasin mi diyerek çektiğim fotoğrafıda yazıma ekliyorum. O zamanlar Muslumanlar Hristiyan kadinlara kokona derlermiş. Nedense ben bu tatlı kadını kendime yakın buldum. Kendisi çok muzur ve hayatın yorgunluğunu taşıyor. Gözünü öyle yana çevirmesinden muzurluğunu ve enerjisini, yanaklarındaki kırışıklıklardan çenesinin ne kadar iyi çalıştığını anlıyorum, aynı zamanda kendisi çok süslü, sıradan bir günde bile süsünden eksik etmez, üzerinde bir detayı vardır. Tüm bunlardan ayrı eğer insanları yaş bazında kategorilere ayırırsak sanırım çocukları ve yaşlıları daha çok seviyorum, çünkü duygularını olduğu gibi yaşıyor ve hiç saklamıyorlar. Bu yüzden Kokona Despina tablosu.






Gelelim resitale, 12 Nisan piyano’ nun başında Stephen Kovacevich vardı. Bütün gün kendisini dinleyerek o güzel akşam için kendimi hazırlamıştım. Stephen Kovacevich, 11 yaşından beri sahnede ve bugün tam 79 yaşında karşımda, Amerikalı piyanist, hem müzikal anlamda hem de teknik olarak risk almaktan korkmayan cesur bir piyanist olarak biliniyor.

O akşam dinlediğim ve izlediğim 3 saat  süren resitali Stephen 3 bölüme ayırıyor.

Birinci bölüm Johann Sebastian Bach eserlerinden oluşuyor. Eserlerdeki kapanışları ve geçişleri, ses düzeyinin alçalıp yükselmesini çok net anlayabiliyorsunuz.


İkinci bölüm Ludwig van Beethoven eserlerinden oluşuyor. Beethoven’ ı 31 yaşında ortaya çıkan işitme sorunu olan müzikal üretkenliği hiç etkilememiş besteci olarak biliyorum. 

9. Senfonisi meşhur, 9. Senfoninin son bölümü ‘’ Neşeye Övgü’’ adını taşıyor, bugün Avrupa Birliği Marşı olarak biliniyor.

Beethoven’ ın 9. Senfonisi’ nin son bölümünün benim hayatımda çok önemli yeri var. Orta okulda melodika ile çalmaya çalıştığım sayılı parçalardan biridir. Bir enstrüman çalma konusunda oldukça beceriksiz olduğumdan bu parçayı baya çalışmıştım.
Türkçe versiyonunu dinlemek isterseniz muhteşem. İşte link. https://www.youtube.com/watch?v=TKegTvdEnpM&list=RDTKegTvdEnpM&start_radio=1&t=0

Üçüncü bölüm Franz Schubert eserlerinden oluşuyor.  İnanılmaz derece melodi zenginliği taşıyan Romantik dönemin en önemli kompozitörlerinden...

Stephen Kovacevich’ i dinlerken çok etkilendim, nezle olmuştu ve sık sık burnunu temizliyordu. Soğuk algınlığına rağmen programından hiç bir taviz vermedi, küçük şov ve nüanslarını da eksik etmiyordu. Huzur içinde dinlerken acaba 79 yaşına geldiğimde ben insanlara nasıl ilham verebilirim diye düşünüyordum.

Ara verildiğinde arkadaşlarımla 79 yaş ve ilham konusunu konuştum. Herkes 79’una geldiğinde ilham vermek zorunda değildi elbette, ancak bilgi tecrübeler ya da enerji kapalı kutuda kalmamalıydı. Ebru, ‘’ çenenle ilham verebilirsin Yeşimim’’ dedi. Çok doğruJ. Sanırım daha çok yazıyor ve konuşuyor olacağım, ne yaparsam yapayım ömrümün sonuna kadar değer yaratmak istiyorum.

Gece’ nin sonunda Stephen hayranları ile buluşmak üzere çıkışta bekliyordu, yakından daha dinamik gözüküyor. Fotoğraf öncesinde biraz konuşma fırsatımız oldu. 

Sizi dinlerken sizin yaşınıza geldiğimde insanlara nasıl ilham verebilirim diye düşündüm deyiverdim. Sende sanatçı mısın dedi?:)) Hayır dedimJ, ben 79 yaşıma geldiğimde hangi konuda ilham verebilirim diye düşünen bir insancık, tam karşılığı ile insanoğluyum dedim. Böylece Stephen’ ın yüzüne işte o gülümseme kondu, tüm yorgunluğunu unutmuştu diyerek kendime pay çıkarayım.

Kendi geleceğimize, topluma, eğitime yapılan her katkı, her proje çok kutsal, belki bugüne bu bilinçle daha farklı bakabiliriz. Gününüzde çiçekler açsın.

7 Nisan 2019 Pazar

Is Hayatinin Sifreleri Semineri



Toastmasters hitabet klubunden tanidigim 2 degerli arkadasimin birlikte bu egitimleri yapmaya basladiklarini, yillarin birikimi, tecrubelerini paylasacaklarini duydugumda cok sevinmistim. Kendilerinin yaptiklari her iste nasil hakkini vererek yaptiklarini cok net bildigimden tereddut etmeden egitimlerinden birine katildim.

Is Hayatinin Sifreleri Semineri tam amacina uygun bir suru ornekle doluydu, akisi, aktarilan bilgiler hemen kullanabilecegim bilgilerdi. Calisan bagliligi ve muzakere ile ilgili dialog ve videolarla zenginlestirilmis bir suru guncel bilgi buldum.

Ayni egitimin duyurusunu gordugumde yazmaliyim dedim. Necil Bey ve Bertay Bey yapiyorsa tereddut etmeden katilinir, iste budur denir.

Icten, samimi, eglenceli, bilgilendirici ve gelistiriciydi. 


Emeginize saglik.

6 Nisan 2019 Cumartesi

Individual Learning Experience and Digital Transformation



Couple of months ago, I have had good fortune of coincide with HarvardX individual learning high-quality courses founded by Harvard University and MIT. It is an online learning destination for the learners everywhere. This is vision of learning. 

HarvardX and that kind of online courses have a much more personalized curriculum to follow. And its materials established for every single person to engage them. This format allowed me to brake away one-size-fits-all model of education.

HarvardX online Leaders of learning program opened my eyes on digital transformation. And I came across many kind of similar online educational academies motivated me to write this writing.

By going deep in education technology I found out one of the most influential person in education is Salman Khan. His Khan Academy is first among the other non-profit players. https://www.khanacademy.org/

Courseara, https://www.coursera.org/,  is another one, and I am happy to find similar formation in Turkey, with İstanbul İşletme Enstitüsü, https://www.iienstitu.com/online-egitimler.

End of the day I am very happy with this digital transformation make education affordable for many people around the World.

An other example of digital transformation is 4d virtual reality glasses, it took my attention when I heard it from Murat Erdor,  and I would like to share his example was real estate office. 

4D virtual reality glasses will allow you to be immersed in the property from your office, and it is crazy that you can walk in it. Murat Erdor’s example was one of the real estate agents story in Trakya/Türkiye. He is using 4d virtual reality glasses to sell territories and in the story by using it he sold many territories in 10 days instead of 6 months. 

I am happy in our country people using 4d virtual reality glasses somewhere different than entertainment areas. https://www.paraanaliz.com/2019/yazarlar/cetin-unsalan/dijital-donusum-insansiz-olmaz-31525/.

To sum up: under this digital transformation bombing, knowledge and skill requirements are changing everyday. By considering how they will change overtime let’s talk about what is desperately necessary? Let’s talk about what is possible? 

To me the sudden answer is that we need to be an innovator, and should not to be an observer! What is your answer?

30 Mart 2019 Cumartesi

Fiskos Köşesi: English Home& Madame Coco: Seçime Bir Gün Kala


Sosyal medya’ da dün dolaşan bir fotoğraf ile ilgili yazmak istiyorum, fotoğraf bana 1 dakika içinde 3 farklı whats app grubundan geldi. Bende bir kaç arkadaşıma gönderdim.

Bir arkadaşım ‘’ insanlarla dalga geçme!’’ dedi. Haklısın aslında bende aynı tereddüte düştüm ancak mizah bu dedim, siyasilerde eşleride ortada olduğuna göre neden biraz mizah yapmayalım ki?

Bu paylaşımları olgunlukla karşılamak gülüp geçmek lazım, hor görmek ya da küçük görmek değil ki paylaşımın amacı güldürmek, Türk dalgayı sever.

Hem benimde gömleklerim var çok konuşulan. Bir tanesi masa örtüsü gibi mavi- beyaz kareli, yaz geliyor giyerim görürsünüz ve bazen giydiğim gömlekler için şirkette Fransız mürebbiyesi gibi diyorlar. Bir arkadaşım bir gün aşiret’ e gelin mi gidiyorsun demişti, yok değerlendirmelerim devam ediyor demiştim güldük. Birlikte huzurla yaşayalım gülelim.

Yarın bir seçim olacak, iktidar partisinin işi gitgide zorlaşıyor, çünkü seneler geçtikçe yeni genç nufüs geliyor, belki görüşlerine katılıyor belki katılmıyorlar, ama ikna olmaları gerekiyor.

Bir yandan iktidar değişir ise iç savaş çıkabilir, ekonomi alt üst olabilir çok kötü diyenler var. Bu insanlara soruyorum kime savaş açılacak, düşman kim? Cevapsız kalıyorum. Cümlenin ikinci kısmına ekonomi konusuna yorumum inşallah daha güvenilir ülke olma yolunda daha farklı adımlar atarız olsun.


Diğer yandan senelerce benzer kişilerin iktidarda sorgulanmadan kalması, her yapılana mecbur bırakılmamız sağlıklı bir yapı mıdır? Mücadele ruhu gider bir kere. Mücadelenin gidişi ortama daha çok rahatlama, gevşeme getirir, kişiler demek ki doğru yoldayım der.
Fotoğrafla başladım, öyle bitireyim, sizce Dalai lama komik mi, yüzünde sürekli tebessüm var bence çok sevimli, belki de insanların biraz gülümsemeye ihtiyacı var.

Önyargısız, saygıylı, adil bir seçim olsun.  

29 Mart 2019 Cuma

Kendime Yazılar: Yaratıcı Drama Yöntemiyle İletişim Engelleri: Oyunbaz İşler/ Elvan Kurşun




Dün Kadıköy Gönüllüler Kahvesinde Oyunbaz İşler’ in kurucusu Elvan Kurşun ile İletişim Engelleri konulu Yaratıcı Drama Atölyesi’ ne katıldık. Bir dizi düşünceden yol alarak bir dizi doğaçlama ve canlandırmalar yaptık.

Her ayın son Perşembe günü düzenlenen bu etkinliklere uzun zamandır gitmek istiyordum, dedemi kaybedeli 6 gün olmuştu, belki bugün biraz hatıralardan uzaklaşmanın zamanıydı, öyle de oldu.

Bir dizi canlandırmaların 2sinden ve çıkarımlarımdan bahsetmek istiyorum.

Birinci canlandırma: 3 sıra dizili gruplar olduk. Anlamaya çalışanlar, engelleyenler ve anlatanlar.

İlk denemede engelleyenler grubundaydım, orta sırada dizilen grup.

Yüzümü döndüğüm anlatanlar grubu bağırarak sırtımı döndüğüm anlamaya çalışanlar grubuna cümleyi söylemeye çalışıyordu, bende çeşitli sesler ve hareketler yaparak, bağırarak anlatanlar grubunu engellemeye çalışıyordum. Bu deneyimimden anladım ki engelleyen olmak bana çok iyi geldi, hiçbir derdim tasam yok ve üzerine çıkarabileceğim en yüksek gürültüyü çıkararak deşarj oluyorum, ne ala memleketJ

İkinci denememde anlatan gruptaydım, bu sefer 3 grubunda rolü işini sessizce yapmaktı, çok zorlansam da karşıya sessizliğimin sesini duyurabildim, ilk rolüme göre daha az yorucu ve yıpratıcıydı.

Üçüncü denememde anlamaya çalışan gruptaydım. Ben ne olup bittiğini ve tüm cümleyi anlamaya çalışırken bizim grup cümleyi çoktan çözmüştü. Atı alan Üsküdar’ ı geçtiJ.

İkinci canlandırma: 5’er kişilik gruplar olduk ve anlımıza bazı cümleler yapıştırıldı. Kimse kendi anlına yapıştırılan cümleyi bilmiyordu. 

Bir konuşma konumuz var ve grup arkadaşlarımın alınlarında:

Beni görmezden gel, benim söylediklerimi geçiştir, benimle konuşurken hep gözlerimin içine bak, benim tüm söylediklerime gül yazıyordu. Tabii alınlarda yazılanları baya bir abartarak yapmamız gerekiyordu.

Konuştuğumda beni hep eleştiriyorlardı, muhtemelen benim anlımda da beni hep eleştir gibi bir şey yazıyordu, sonunda evet öyle olduğunu öğrendim. Devamlı gözlerinin içine baktığım arkadaş daha çok konuştu, çünkü herkes onu tüm dikkatle dinliyordu.

Aslında gerçek hayatta da anlımızda bir şeyler yazıyor, ama biz farkında değiliz. Hiç insanlara nasıl mesaj verdiğinizi düşündünüz mü? Acaba size neden öyle davranıyorlar?

8 Mart 2019 Cuma

Toastmasters: My Impromptu Speech: Entertaining. Awful. Good Enough.




Entertaining. Awful. Good Enough.


Hello Everyone,

I want to share what I learned with my speech this Wed..

Because I got so overwhelmed with lining up things, I mostly do, I wanted to experience if I make a speech with little or no preparation.

And my speech was Entertaining. Awful. Good Enough. These are 3 of many gems.

I approached my speech with entertaining, because I was trying at it for the first time.

My speech was awful, because I was going at it for the first time.

And no matter what happens, even it is awful, my speech was good enough, because I was going at it for the first time.

Progress is not perfection, progress is progress.

Thank you Bertay for your sweet as a pie in tone evaluation.

Thank you Rasih Bey and Şenol, you are giving me smart and efficient feedbacks, I dont know how you both become such a good airspace snipersJ

Thank you for being part of my progressJ

here is the link:)

https://www.youtube.com/watch?v=Qz_C0i-jwKI&feature=youtu.be



6 Şubat 2019 Çarşamba

Living without Bias




Hello Fellows:),


An other toastmasters meeting passed, this photo was taken yesterday evening. Once more I understood that repeating experiences shape the brain, if you repeat more it will be develop;)


Competent Communicator Manual Project 3: 

Get to the Point_06.02.19_ITM

Living without Bias


We all see the world through our experiences and before I tended to believe that people will act the way I expect them. But as the time passed, I realized that everyone is acting differently.


Dear Toastmasters and Guests, I would like to call your attention on differences today. I want to brake the bias that is blocking our relationships and interactions.
Lets go to the days when I was in Muscat- Oman, I will tell you about couple of my experiences.  

One day in the company club I was waiting in the queue in order to buy an ice cream and an Omani boy I met several times the other days came closer to me and whispered…! ‘’ Can I buy your ice-cream?’’. I accepted his treat, then we both turned back to our tables. The thing was to me maybe he was going to share it with his friends that he interacted with me or he had a crush on me.  But why would I judge? How can I know, can I read other people’s mind? Maybe it was the thing that he wanted to show how hospitable Omani people are. If he was Scandinavian he would probably come and sit our table because he liked me. But again how I can make this generalization? Behaviors yes can change culture to culture but can change person by person in their grown up environment. And we all know that, my behavior is affected by my family education. What do you think?

And now lets go to the last week of my  Oman journey, the day when I went to the historical fish-market, land of Sinbad.

There I saw a fisherman was bringing water from the sea which is at least 500 meters far away, and the temperature had reached 40-degree-plus conditions that time. There was water everywhere, pouring. I learned that in many years they were struggling because there was lack of water and it was because they knew the importance of finite resources. No judge, no bias, but I was increasing my awareness continuously.

Now, lets go to my high school years, I was influenced by the book named Sophie's World. This book is one of the books my mind hooked on. It starts with a story…

One morning, mom, dad and little Thomas, aged 2 or 3, are having breakfast in the kitchen. After a while mom gets up and goes over to the kitchen sink, and.. Dad.. yes, Dad.. flies up, floats around under the ceiling while Thomas sits watching. He points up at his father and says: ‘’ Daddy’ s flying!’’ Dad does so many strange things, such everyday shaves with a funny machine, sticks his head under the hood of the car and comes up black in the face.

Now, it’ s mom’s turn. She hears what Thomas says and turns around. She drops the jam jar on the floor and screams. Most adult accept the World as a matter of course. And the matter she was shocked is something we experienced long before and it becomes habit, that people can not fly. But what about the World itself? The World is also floating in the space.

Sadly, it is not only force of gravity we get used to as we grow up.  By learning we are having lots of phenomena, phenomenon of geography, history, science, art, and then we have more bias. Try to eliminate those are blocking our relationships, interactions.

Now it is your choose to be like a child who has no bias, who accepts differences.

Yeso xox

Video Content Marketing: Consider lengthy to make it totally worth

Because of one of the LinkedIn advertisements I saw this morning, video marketing trends took my attention, and I would like to share HP’...