25 Mayıs 2019 Cumartesi

Budapeşte Notları: İstanbul Havaalanın Getirdikleri…



Budapeşte Notları: İstanbul Havaalanın Getirdikleri…

Macarların Avrupa’dan bilinen adıyla Hungarların başkenti Budapeşte’ye 3. gidişimdi.  Dönüşümden başlayacağım, Ferenc Liszt Havaalanından İstanbul Havaalanını gelişim ve hissettirdiklerinden bahsetmek istiyorum. Çünkü pasaport kontrolden geçip, bant’ a giderek valizimi almamın bir hikayesi var.

Etrafta üzerinde bir sürü ‘’ bana sor’’ yazan insan vardı. Tabii ki sormadım:), gidebildiğim yere kadar gittim, ama git git bitmiyor, valizimin kaçıncı banttan geleceği ile ilgili henüz bir talimat göremeden baya bir bant yürüdüm. Ulaştıktan sonra 20-30 dakika civarı valizimin gelmesini bekledim.

Bant’ ın önünde valizimi beklerken 2. Dünya Savaşı sonrası komünist rejimi benimseyen ve Sovyetler etkisinde kalan Macarları düşündüm. Budapeşte 3,5milyon ve İstanbul 16milyon nüfuslu, 2 şehri karşılaştırmak tabii ki doğru değil, ancak mantıklarını düşündüm.

Macaristan’ da gezdiğim 128 yıllık Electrolux Jaszbereny süpürge fabrikasını düşündüm, tertemiz ve düzenliydi, işlerliği hala süperdi. Elbette ki 128 yılda fabrikanın kapasitesi çok çok artmıştı, ancak hala aynı fabrikada üretimi sürdürebiliyorlardı. Nasıl başarıyorlardı? Japonya’ da ki U tipi üretim bantları aklıma geldi, oradaki fabrikalar daha da eski, gelişmişlikleri de eski oldukları kadar fazla. 

Sonra tekrar Budapeşte’ye gittim, Ferenc Liszt Havaalanının küçüklüğü ve verimliliğini düşündüm, hala kullanıyorlardı.

Valizim gelmişti. Artık havaist’ e ulaşmam gerekiyordu, malum Asya yakasında oturduğumdan taksi kullanmak istemedim. Havaist' e ulaşmak içinde km’ ler aştım.

Sona doğru yaklaştığımda yorgunluktan olacak pes ederek ‘’ bana sor’’ arkadaşlara sordum. Neden onlara sormam gerekiyormuş, neden bu iş için bu kadar istihdam yaratıldı, daha organize göstergeler/ yönlendirmelerle daha farklı olabilirdi...


Otobüs’ e bindiğimde Budapeşte’ de ki troleybüsleri düşündüm tıpkı Kazakistan’dakiler gibiydiler. Komünist rejimin kalıntıları vardı, bizde İstanbul’ da da yaygınmış eskiden.

İnsan bir şeyleri değerlendirirken hep eski gittiği gördüğü yerleri, okuduğu, duyduğu, dinlediği bilgileri referans alıyor. Biz neden eskisini düzeltmek, yenilemek varken yenisini yapmışız.

Otobüsten indim, valizimi alıp taksi’ ye geçecektim. Adamın biri valizleri veren görevliye ‘’ şunu da ver, önce şunu, …’’ şeklinde talimatlar veriyordu. Herkes gibi bir müşteriydi o da, ama dünya’ yı kendi yaratmış gibi yüksek ego ile talimatlar veriyordu. Bazı insanlara ne kadar yazık, talimat verenlere tabii ki:).

Hepimiz her şeyden önce insan olarak aynıyız, bu kadar basitti. Okulda benimle aynı sınıfta okumuş aynı sıralardan geçmiş çok samimi olmadığım bir arkadaşımın egosu gibiydi, hiçbirimizin diğerimizden farkı yok ki. Ama samimi olduğum arkadaşlarımı iyi seçiyorum, buradan da kendime pay çıkarayımJ.

Budapeşte yazısında bu İstanbul fotoğrafı’ nın işi ne diyebilirsiniz. İpsos’ un bir araştırmasına göre Türkiye’ de her 4 kişiden 1’ i eskiye özlem duyuyor. Türkiye’ de şimdilerde nostalji hastalığı varmış. Eskiden ne güzelmiş…

Güzellikler...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Video Content Marketing: Consider lengthy to make it totally worth

Because of one of the LinkedIn advertisements I saw this morning, video marketing trends took my attention, and I would like to share HP’...