21 Temmuz 2017 Cuma

Seyahat: Italya: Napoli: Veee Pompei…


Dürüstçe söyleyeyim hep Pompei hatırına Napoliden bahsettim.

İtalya’ nın Campania bölgesinde Napoliye bağlı, Napoliye 25-30 km uzaklıkta antik şehir. M.Ö. 6. y.y.’ da kurulmuş şehrin edepsizliğe düşkünlüğü nedeniyle  tarihten silindiğine inanılıyor. Vezüv yanardağının patlaması sonucu bir medeniyet yok oluyor. Belki edepsiz, günahkar, ama inanılmaz etkilendim, o zamanın teknolojisi ile nasıl böyle ileri çözümler bulabilmişler. Her inanılmaz eseri gördüğümde aynı his oluşuyor, teknolojinin unutulduğu ve yeniden öğrenilmeye başladığı hissi, tekrar yaşayıp test ediyoruz, yeniden öğreniyoruz, inanılmaz.

Pompei’ de Roma imparatorluğu hüküm sürmekte, tabii ki başındaki sapık ve Gaddar kral Caligula’ yı anmadan olmaz. Ama ben size bu adamın ve bir o kadar da halkı’ nın edepsizliklerinden değil, şehrin o zaman’ ın şartlarına göre ne kadar ileri yaşadığından bahsetmek istiyorum, beni büyüledi.

Önce bilinen hikaye’ yi anlatayım. M.S. 29 Ağustos 79 yılı felaket günü. Halk depremlere alışık olduğundan normal hayat devam ediyor, ancak Vezü hiç bu şekilde kabarmamış, Pompei kül yağmuruna boğuluyor, paniğe kapılanlar limana koşuyor, ancak deniz de kabarmış, azgın dalgalar gemileri lavlara atıyor ve tüm şehir birkaç saatte yok oluyor. Bir liman şehriymiş ancak yanardağdan kopan taşların limana dolması sonucu şehir limandan bağlantısını koparmış. Nüfusun büyük bölümü taş olmuş. Taşa dönmelerinin sebebi yanardağın püskürttüğü volkanik tuzun sertleşmesi.

Vezü yanardağı 2000 yılda bir patlıyor, yani gelecek patlama bu yüzyılın sonunda bekleniyor. Şuan sürekli kontrol altında ve bir alarm durumunda aylar öncesinden boşaltılacak. Volkanik patlamadan dolayı topraklar çok bereketli. Patlama öyle büyük ki Hiroşima atom bombasının 100bin katı termal enerji ortaya çıkarıyor. Felaket günü patlamasından sonra yanardağın seviyesi 200m azalmış. Hala burada hiçbir şey olmayacakmış gibi gamsız yaşayan halkı görünce Napoli’ li İtalyan kafasını anlayacaksınız.

Bir Pompei filmi izlemeden gezmek olmazdı, Biraz Hollowadvari anlatılmış ama Roma dönemi Roma’ ya olan hayal kırıklığını hissettiriyor.

1748 yılında uzun çalışmalar sonucu arkeologlar şehri ortaya çıkarmış. Bu açık hava müzesinin beni etkileyen ve unutamayacağım detayları işte geliyor. Şehrin o zamanın şartlarına göre ne kadar ileri çözümlerle yaşadığı...

Denize kıyısı olan Pompei o zamanlar inanılmaz ticaretin yapıldığı bir liman şehri. Şehirdeki zenginlik çok fazla, 40% köle, diğer kısım zengin kesimden oluşmakta.

Taşlaşmış insanlar cam odaların içinde size karşılıyor, özel bir teknikle insanların ölüm anındaki yüz ifadeleri ortaya çıkarılmış. Elleriyle yüzlerini, burunlarını kapamışlar, bu trajedi içindeki gerçek insan iskeletlerini bir sergi gezer gibi izlemek ürpertici. Taşlaşmış insan kalıntılarına baktığımda o dönemin insanlarının kısa boylu olduğunu gözlemliyorum, hiçbir bilimselliği olmasada dünya’ nın en zeki insanlarının kısa boylular olduğu geleneği yine bozulmuyorJ)). 


Başlıyoruz yürümeye. Evlerinin duvarlarına açtıkları deliklerle- kanalizasyon boruları- dışkılarını dışarı akıtıyorlar. Insanların kirlenmeden karşı karşıya geçebilmeleri ve yağmurlu havalarda suların akması  için taştan yükseltiler yapmışlar, at arabalarının geçişleri içinde yollarda yine farklı yükseltiler var. Geceleri yolları ışıklandırmak için ise aralarda volkanik taşlar var.

Sokak çeşmeleri çok yaygın ve su sistemi sayesinde her yere su gidebiliyor. Su çeşmeleri sayesinde kendilerine adres, buluşma noktaları oluşturmuşlar, her çeşmede farklı figürler var.

Terme del Foro: Hamam. En çok hamamları aklımda kaldığından olacak, en çok hamamlara yer vereceğim. Romalılarda hamamlarda yıkanmak bir aktivite ve sosyalleşme aracıymış. Yıkanmanında bir ritüeli var; önce soyunma odalarında üzerlerini değiştirirler, vücutlarını yağlarlar ve spor odalarına geçerlermiş. Vücudun kirini metal bir çubukla sıyrıldıktan sonra sıcak banyo odasına geçilirmiş. Duvarların arasında ve yerde kanallar var, ocaktan gelen sıcak hava bu kanallar sayesinde odaları ısıtırmış, muhteşem değil mi, yerden ısıtma sistemleri var. Parfümlü yağların kullanıldığıdığı masaj odaları, soğuk su çeşmeleri, buhar, sauna odaları, soğuk havuzlar var.

Hamamlar çok lüks dekore edilmiş, mozaikler ve mermer panolar harika. Atlas heykellerinden çok etkilendim, odanın sütunlarını taşıyan bu heykellerin ayaklarındaki damarı o ağırlığı taşımasının vücuda verdiği detayı dahi hissediyorsunuz. Atlas dünya’ yı taşıyan adam demekmiş. Gülben Ergen oğluna bu ismi verirken acaba bunları biliyor muydu?

Yerlerde mozaikler, tavanlarda işlemeler, günün her saati ışığın girmesi için farklı konumlarda açılan pencereler var. Yıkanma bittikten sonra ise bahçelere çıkıyorlar ve kütüphane ziyaretinde bulunuyorlar.  Ben bu hamamlarda gözlerimi kapattığımda hamamların bildiğiniz negatif tarihini ya da parlementerlerin iş konuştuğu yerleri değil tüm pozitifliğim ile hayal etmek istiyorum; önce sporumu yapıyorum, sonra sıcak su, soğuk su, bahçeye çık taze meyveleri ye, suyunu yudumlarken kitabını oku bunu hayal etmek istiyorumJ.
Şimdi hayalden çıkıp temizlenmek için ne kullanıyorlarmış tahmin edin diyorum, kül değil, idrar!!. Hatta idrarın toplanması için bir vergi bile varmış, idrar vergisi, ne kadar iğrenç bir vergi kaynağı değil mi? Para kirlidir diye boşuna dememişler. Alt sınıf halk idrarını toplar ve foseptiğe dökermiş, idrar birçok temizlik için hammadde kaynağı olurmuş, örneğin çamaşırhanelerde amonyak kaynağı olarak kullanılırmış, yün kıyafetlerini temizlerler, beyazlatırlarmış.
Liman şehri olmasından dolayı genelevler çok yaygın, genelevlere ulaşım için yolda cinsel organ şeklinde işaretler konulmuş. Romalılar bir yerde ne yapılırsa onun resmini yaparmış,  genelevlerin odalarında da cinsel ilişki resimleri var. Lupanare dişi kurt evi demek denizciler işaretleri takip edip bulurmuş. Her şey sembolik.


Gladyatöler… Tüm Roma da olduğu gibi Pompei’ de de gladyatör dövüşleri çok yaygın, fotoğrafta görülen yer gladyatörlerin talim alanı ve arkada kaldıkları barınaklar dahi demeyeceğim hücreler var. Yine taşlarla yapılan en eski amfi tiyatroyu yine Pompei’ de görüyoruz. Bu aranelarda insanlar, vahşi hayvanlar, insanlar hayvanlarla dövüştürülür, birbirlerini parçalarmış, bu kadar zenginliğin olduğu yerde bu dövüşler ile ilgili ciddi bahislerde oluyormuş tabii. Dövüşler sırasında akan kanın toplanması için bu arenalar kumlarla dolu, etrafında zindanlar ve barakalar var.  Yunanlarda tiyatrolar manzaraya bakar, oralarda yemek yer, ,içerler. Romalılarınkinde etrafı sarılıdır, bilet kesiyorlar… 

Suçluların yargılandığı mahkemeler, köle pazarları, o zamanın barları, kaçırdığım bir sürü detay ile sonlandırmak zorunda kalıyorum… Ya rehber eşliğinde gezmelisiniz ya da gitmeden önce sıkı hazırlanmanız gerekir, tanıtıcı kitap ve haritayıda edinmeyi unutmayın. Yoksa hikayeleri ve detayları bilmeden dolaşmak havada kalır, etkilenmeniz lazım.



Nar ağaçları ile süslenmiş yoldan çıkışa gidiyorsunuz, kimbilir gezip göremediğim ne çok yeri var, kaçırdığım ne çok detay var. Eğer Napoli’ ye giderseniz Pompei’ ye 1 gününüzü ayırmanızı tavsiye ederim, çıkışta bu verimli toprakların limonlarından yapılan limonatalarından mutlaka içmelisiniz.
Restaurantları oldukça pahalı olduğundan çok tavsiye etmiyorum. Ancak grupların anlaşmalı gittikleri bizde esnaf lokantası diyebileceğimiz yerler var, ispanyol gitarlı müzisyenler masa masa dolaşıp bahşiş istiyorlar. Yeni yerler beni hep heyecanlandırıyor, hele hava güzelse dışarıda olmak istiyorum, mümkün olduğunca gözlemlemeliyim, o nedenle olacak bu restauranları tavsiye etmiyor, limonatanızı içip akşam yemeğinizi Napoli’ ye saklamanızı öneriyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Video Content Marketing: Consider lengthy to make it totally worth

Because of one of the LinkedIn advertisements I saw this morning, video marketing trends took my attention, and I would like to share HP’...