Dürüstçe
söyleyeyim hep Pompei hatırına Napoliden bahsettim.
İtalya’ nın
Campania bölgesinde Napoliye bağlı, Napoliye 25-30 km uzaklıkta antik şehir.
M.Ö. 6. y.y.’ da kurulmuş şehrin edepsizliğe düşkünlüğü nedeniyle tarihten silindiğine inanılıyor. Vezüv
yanardağının patlaması sonucu bir medeniyet yok oluyor. Belki edepsiz,
günahkar, ama inanılmaz etkilendim, o zamanın teknolojisi ile nasıl böyle ileri
çözümler bulabilmişler. Her inanılmaz eseri gördüğümde aynı his oluşuyor,
teknolojinin unutulduğu ve yeniden öğrenilmeye başladığı hissi, tekrar yaşayıp
test ediyoruz, yeniden öğreniyoruz, inanılmaz.
Pompei’ de
Roma imparatorluğu hüküm sürmekte, tabii ki başındaki sapık ve Gaddar kral
Caligula’ yı anmadan olmaz. Ama ben size bu adamın ve bir o kadar da halkı’ nın
edepsizliklerinden değil, şehrin o zaman’ ın şartlarına göre ne kadar ileri
yaşadığından bahsetmek istiyorum, beni büyüledi.
Önce bilinen
hikaye’ yi anlatayım. M.S. 29 Ağustos 79 yılı felaket günü. Halk depremlere
alışık olduğundan normal hayat devam ediyor, ancak Vezü hiç bu şekilde
kabarmamış, Pompei kül yağmuruna boğuluyor, paniğe kapılanlar limana koşuyor,
ancak deniz de kabarmış, azgın dalgalar gemileri lavlara atıyor ve tüm şehir
birkaç saatte yok oluyor. Bir liman şehriymiş ancak yanardağdan kopan taşların
limana dolması sonucu şehir limandan bağlantısını koparmış. Nüfusun büyük
bölümü taş olmuş. Taşa dönmelerinin sebebi yanardağın püskürttüğü volkanik
tuzun sertleşmesi.
Vezü
yanardağı 2000 yılda bir patlıyor, yani gelecek patlama bu yüzyılın sonunda
bekleniyor. Şuan sürekli kontrol altında ve bir alarm durumunda aylar
öncesinden boşaltılacak. Volkanik patlamadan dolayı topraklar çok bereketli.
Patlama öyle büyük ki Hiroşima atom bombasının 100bin katı termal enerji ortaya
çıkarıyor. Felaket günü patlamasından sonra yanardağın seviyesi 200m azalmış.
Hala burada hiçbir şey olmayacakmış gibi gamsız yaşayan halkı görünce Napoli’
li İtalyan kafasını anlayacaksınız.
Bir Pompei
filmi izlemeden gezmek olmazdı, Biraz Hollowadvari anlatılmış ama Roma
dönemi Roma’ ya olan hayal kırıklığını hissettiriyor.
1748 yılında
uzun çalışmalar sonucu arkeologlar şehri ortaya çıkarmış. Bu açık hava
müzesinin beni etkileyen ve unutamayacağım detayları işte geliyor. Şehrin o
zamanın şartlarına göre ne kadar ileri çözümlerle yaşadığı...
Denize
kıyısı olan Pompei o zamanlar inanılmaz ticaretin yapıldığı bir liman şehri.
Şehirdeki zenginlik çok fazla, 40% köle, diğer kısım zengin kesimden oluşmakta.
Taşlaşmış
insanlar cam odaların içinde size karşılıyor, özel bir teknikle insanların ölüm
anındaki yüz ifadeleri ortaya çıkarılmış. Elleriyle yüzlerini, burunlarını
kapamışlar, bu trajedi içindeki gerçek insan iskeletlerini bir sergi gezer gibi
izlemek ürpertici. Taşlaşmış insan kalıntılarına baktığımda o dönemin
insanlarının kısa boylu olduğunu gözlemliyorum, hiçbir bilimselliği olmasada
dünya’ nın en zeki insanlarının kısa boylular olduğu geleneği yine bozulmuyorJ)).
Başlıyoruz
yürümeye. Evlerinin duvarlarına açtıkları deliklerle- kanalizasyon boruları-
dışkılarını dışarı akıtıyorlar. Insanların kirlenmeden karşı karşıya geçebilmeleri
ve yağmurlu havalarda suların akması için taştan yükseltiler yapmışlar, at
arabalarının geçişleri içinde yollarda yine farklı yükseltiler var. Geceleri yolları
ışıklandırmak için ise aralarda volkanik taşlar var.
Sokak
çeşmeleri çok yaygın ve su sistemi sayesinde her yere su gidebiliyor. Su
çeşmeleri sayesinde kendilerine adres, buluşma noktaları oluşturmuşlar, her
çeşmede farklı figürler var.
Terme del
Foro: Hamam. En çok hamamları aklımda kaldığından olacak, en çok hamamlara yer
vereceğim. Romalılarda hamamlarda yıkanmak bir aktivite ve sosyalleşme aracıymış.
Yıkanmanında bir ritüeli var; önce soyunma odalarında üzerlerini değiştirirler,
vücutlarını yağlarlar ve spor odalarına geçerlermiş. Vücudun kirini metal bir
çubukla sıyrıldıktan sonra sıcak banyo odasına geçilirmiş. Duvarların arasında
ve yerde kanallar var, ocaktan gelen sıcak hava bu kanallar sayesinde odaları
ısıtırmış, muhteşem değil mi, yerden ısıtma sistemleri var. Parfümlü yağların
kullanıldığıdığı masaj odaları, soğuk su çeşmeleri, buhar, sauna odaları, soğuk
havuzlar var.
Hamamlar çok
lüks dekore edilmiş, mozaikler ve mermer panolar harika. Atlas heykellerinden
çok etkilendim, odanın sütunlarını taşıyan bu heykellerin ayaklarındaki damarı
o ağırlığı taşımasının vücuda verdiği detayı dahi hissediyorsunuz. Atlas dünya’
yı taşıyan adam demekmiş. Gülben Ergen oğluna bu ismi verirken acaba bunları
biliyor muydu?
Yerlerde
mozaikler, tavanlarda işlemeler, günün her saati ışığın girmesi için farklı
konumlarda açılan pencereler var. Yıkanma bittikten sonra ise bahçelere
çıkıyorlar ve kütüphane ziyaretinde bulunuyorlar. Ben bu hamamlarda gözlerimi kapattığımda
hamamların bildiğiniz negatif tarihini ya da parlementerlerin iş konuştuğu
yerleri değil tüm pozitifliğim ile hayal etmek istiyorum; önce sporumu
yapıyorum, sonra sıcak su, soğuk su, bahçeye çık taze meyveleri ye, suyunu
yudumlarken kitabını oku bunu hayal etmek istiyorumJ.
Şimdi
hayalden çıkıp temizlenmek için ne kullanıyorlarmış tahmin edin diyorum, kül
değil, idrar!!. Hatta idrarın toplanması için bir vergi bile varmış, idrar
vergisi, ne kadar iğrenç bir vergi kaynağı değil mi? Para kirlidir diye boşuna
dememişler. Alt sınıf halk idrarını toplar ve foseptiğe dökermiş, idrar birçok
temizlik için hammadde kaynağı olurmuş, örneğin çamaşırhanelerde amonyak
kaynağı olarak kullanılırmış, yün kıyafetlerini temizlerler, beyazlatırlarmış.
Liman şehri
olmasından dolayı genelevler çok yaygın, genelevlere ulaşım için yolda cinsel
organ şeklinde işaretler konulmuş. Romalılar bir yerde ne yapılırsa onun
resmini yaparmış, genelevlerin
odalarında da cinsel ilişki resimleri var. Lupanare dişi kurt evi demek
denizciler işaretleri takip edip bulurmuş. Her şey sembolik.
Gladyatöler…
Tüm Roma da olduğu gibi Pompei’ de de gladyatör dövüşleri çok yaygın,
fotoğrafta görülen yer gladyatörlerin talim alanı ve arkada kaldıkları
barınaklar dahi demeyeceğim hücreler var. Yine taşlarla yapılan en eski amfi
tiyatroyu yine Pompei’ de görüyoruz. Bu aranelarda insanlar, vahşi hayvanlar,
insanlar hayvanlarla dövüştürülür, birbirlerini parçalarmış, bu kadar
zenginliğin olduğu yerde bu dövüşler ile ilgili ciddi bahislerde oluyormuş
tabii. Dövüşler sırasında akan kanın toplanması için bu arenalar kumlarla dolu,
etrafında zindanlar ve barakalar var. Yunanlarda
tiyatrolar manzaraya bakar, oralarda yemek yer, ,içerler. Romalılarınkinde
etrafı sarılıdır, bilet kesiyorlar…
Suçluların
yargılandığı mahkemeler, köle pazarları, o zamanın barları, kaçırdığım bir sürü
detay ile sonlandırmak zorunda kalıyorum… Ya rehber eşliğinde gezmelisiniz ya
da gitmeden önce sıkı hazırlanmanız gerekir, tanıtıcı kitap ve haritayıda
edinmeyi unutmayın. Yoksa hikayeleri ve detayları bilmeden dolaşmak havada kalır, etkilenmeniz lazım.
Nar ağaçları
ile süslenmiş yoldan çıkışa gidiyorsunuz, kimbilir gezip göremediğim ne çok
yeri var, kaçırdığım ne çok detay var. Eğer Napoli’ ye giderseniz Pompei’ ye 1
gününüzü ayırmanızı tavsiye ederim, çıkışta bu verimli toprakların
limonlarından yapılan limonatalarından mutlaka içmelisiniz.
Restaurantları
oldukça pahalı olduğundan çok tavsiye etmiyorum. Ancak grupların anlaşmalı
gittikleri bizde esnaf lokantası diyebileceğimiz yerler var, ispanyol gitarlı
müzisyenler masa masa dolaşıp bahşiş istiyorlar. Yeni yerler beni hep
heyecanlandırıyor, hele hava güzelse dışarıda olmak istiyorum, mümkün olduğunca
gözlemlemeliyim, o nedenle olacak bu restauranları tavsiye etmiyor,
limonatanızı içip akşam yemeğinizi Napoli’ ye saklamanızı öneriyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder